2012
15 Kasım 2012 Perşembe
N'olur bit artık! Ocağıma incir ağacı diktin, 30 yıllık hayatımın dersini verdin ama allasen artık bit. Boku çıktı, lütfen gayet ılımlı, ağır başlı, naif hisler besliyorum sana karşı ama bitmen lazım.
Hörmetler
Mühendis Tandansli Ornitorenk Gözyaşları
N'olur bit artık! Ocağıma incir ağacı diktin, 30 yıllık hayatımın dersini verdin ama allasen artık bit. Boku çıktı, lütfen gayet ılımlı, ağır başlı, naif hisler besliyorum sana karşı ama bitmen lazım.
Hörmetler
- Tamam yeter artık. Çok yoruldun, hırpalandın. Ben sana iyisi mi bi' çay koyayım. Alır kalbinin kirini pasını. İyi gelir, kendine gelirsin mis gibi!
- İşe yarar mı ki?
- Hem de nasıl?!!
-İyi madem içelim. Yalnız açık olsun, tek şeker...
“Kimse dinlemiyorsa beni-ya da istediğim gibi dinlemiyorsa-yazmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda, bana, bunu da yaptınız.” Oğuz Atay
Read more...Son bir yılımın en akıllıca, en uygun ve makul hareketi ilacı bırakmak oldu. İki aydır ağzıma sürmüyorum şerefisizi.
Herhangi bir epilepsi hastası tanıdığınız varsa mutlaka karşıma çıkarın çünkü hayatını sikip atan ilaçların etkilerini o rutine girince anlayamıyor insan kolay kolay. Hele bir de yüksek dozda alıyorsa imkansız. En azından kendi deneyimlerimi paylaşırım ki 18 yaşından beri bu hastalıkla uğraştığımı düşünürsek epeyi bi' biriktirmişim ben içeride.
Ne fade out derinlere dalmalar ne de anlık sinir patlamaları, hepsi hasır altı. Tamam birden pamuk olmuyorsun ama bariz bir ilerleme söz konusu.
Algılarınız bariz açık olduğu için muhakeme yeteneğiniz sanki 3-5 kat artıyor ve kesinlikle daha aktif yaşıyorsunuz. İlaç hayatla interaksiyonunuzu bariz sınırlandırıyor.
Kimsenin kanına girmek istemem sonuçta doktor değilim ama benim hayatıma bir daha Depakin chrononun gireceğini düşünmüyorum. Siz de hayatınızdaki kimyasalların size nelere mal olduğunu bi' düşünseniz iyi edersiniz.
Selametle
Gece Orhan Gencebay-Beni Biraz Anlasaydın dinleyerek uyuyorum ki son 1 yılımın sıkıştırılmış özetine tekabül ediyor.
Söylenmemiş söz yoktur derler büyük büyük adamlar veya yaşanmamış hayatlar. Hepsi birbirinin aynısı hepsi aynı bokun püsküllüsü. İşte buna takılmayan insan mutludur. Çok fazla sorgulamadan yaşar hayatını.Etliye sütlüye karışmadan, mutlu muyum sorusunu bile sormadan yaşar hayatını ki bu noktada o insan olmuştur. Var olan tekdüze rutin hayatımı bu sorgusuz hayat ile değiştirmek için neler verirdim. Neler verirdim? Aslına bakarsanız pek bir şey yok bana ait bu hayatta. Tek gözünü kaybetmiş dünyanın en yaşlı kedisi, çok da iç açıcı durumda olmayan tek odalı bir ev ve babamdan bana kalan kitaplar. Başıma ne geliyorsa onlar yüzünden zaten. Her bir kitabı defalarca okudum. Kitaptan ziyade defter gibiler zaten. Tüm o karalamalar, alınan notlar, notların üstündeki limon kolonyasına ait damlalar. Babamın kitapları haricinde kitap okumadım. Babam? Kaç yıl oldu baba bizi terkedeli? Hep Selim-Turgut ikilisi yüzünden. Yoksa annemi ve beni terketmesi için bir sebep yoktu. Öyle ya bi' insan 6 yaşında oğlundan neden kaçar ki? Sesini bile unuttum. İnsanın sevdiklerinin sesini hatırlamaması kadar korkunç ne olabilir ki şu hayatta? Sen gittikten sonra annem kepenkleri indirmese de her terk edilen kadın gibi üşümeye başladı. Nerede yaşadığınızın önemi yok. Annem adını bilmediğim sıcaklığın -40C dereceye kadar düştüğü buzulların ortasında uyumayı bekliyordu artık. Ben uyuma dedikçe gülümsüyordu ama biliyordum aslında uyumaktan nefret etse de kaçınılmaz sonun o olduğunun. Sen uyuduğun da gülümseme yoktu suratında. Acı, öfke, nefret, hiç biri yoktu.Sadece uyudu. Tepki vermeden, çok da sorgulamadan, nötr, ifadesiz bir şekilde kapadı gözlerini uykuya. Keşke kaşlarını çatsaydı biraz. Kaşlarını çatınca çok güzel olurdu annem, kadın olurdu, herkesin hayran olacağı, korkulacak bir kadın. Ben korkmazdım ama. Bana kıyamazdı. Keşke bana da çatabilseydin kaşlarını, öyle uyusaydı bile kabulümdü. Öylece uyudu. Dümdüz. Ve ben yaşım olmuş otuzbilmemkaç, ben annemin sesini hatırlayamıyorum. Hep babamın kitapları yüzünden. Selim ve Turgut sağ olsun kalbim nasır kaplı. Tüm suçu tabi onlara yüklemiyorum. Ben de onlar kadar suçluyum. Sesinizi unuttum ama bilerek olmadı. Üzgünüm. Affedersiniz umarım beni. N'olur affedin. Sanmayın ki hatırlamak için çaba göstermiyorum. Zaman zaman-çok sık değil kabul ediyorum- çalışıyorum. Nasıldı acaba diye soruyorum. Tamam belki çok çaba göstermiyorum ama tamamen unutmuş değilim sizi. Özür dilerim. N'olur affedin! İşe gitmem lazım. Daha traş olucam. Hoşçakalın.
Evet zor oluyor ama kabullenmek zorundasınız. Kabul edip ileriye bakmalısın. Gölgeleri eşelersen acı ve öfkeden başka hiç bir şey hoş geldin demeyecektir sana. Hatalarını süzüp,geleceği öyle planlamalısın. Tipik bir mühendis refleksi. Olay nedir? Tanımla. Artıları ve eksileri nedir? Belirle. Düzeltici ve Önleyici Faaliyetin ne olacak? Çözüm üret ve uygula.
Akşam akşam yeryüzünden silindiğimi öğrendim. Çok şaşırdığımı söyleyemem. Züğürt tesellilerine sığınmış geçmişin bir kaç güzel nefesi kalmıştı. O da uçup gitti.
İnsan kendi burnunun ucunu asla ve asla göremiyor beyler, bayanlar. Ayşe Hanım'a yazdığım mektuplarda da belirtmiştim bunu. Hem de defalarca. Gerçi Ayşe Hanım'ın pek de umurunda değildim ya orası da ayrı konu. Bir insanın hayali arkadaşı nasıl kendini yaratan kişiyi gözardı edebilir. Benim ezikliğimden sanırım. Neyse Ayşe Hanımcım da alıp başını gittiğine göre arkasından sallayabilirim. Terbiyesizlik bu ama yapabileceğim bir şey yok. Hiç bir zaman onur ve şeref en övündüğüm özelliğim olmadı. Velhasıl-ı kelam onu diyorum ben, nev-i şahsına münhasır iyi insan ihsan Ali Bey-bakın gördünüz mü? yine bir ikilem,gelgit kafalıyım ondan. Kendimi nereye konumlandırmam gerektiğine bir türlü karar veremiyorum. Andavallık işte yapacak bir şey yok maalesef- neyse ben Ali Bey biraz bıkkınlıktan bozma, üzüntüyle karışık, hayal kırıklığıyla suda bekletilmiş, ocakta pembeleşinceye kadar kavrulmuş soğan kıvamındaki tespitlerimin başta soru işareti unsuru olmasına rağmen doğru çıkmasının haklı gururu ve üzüntüsünü yaşıyorum.
Eskiler her şeyi bilir, her şeyi görür ama uyarmaz. Görmezlikten gelir fani yaşamları. Eskiler uyarmak ister, aç gözünü çocuk demek, kulağından çekip ensene bi' tokat patlatmak ama o uyarılar cennetten kovulmaya sebeptir.Bunu bilir ve susarlar. Konuşmaz, istese de yapamaz. Çünkü Tanrı çocuklarının üzüntüsüne dayanamayıp konuşan Eskilerin ağızlarını mühürlemiştir. Elbetteki Tanrı hata yapmaz ama neden Eskiler çocukların çektiğini görüp ebedi üzüntüye mahkumdur? Eski yazıtlarda yazmaz suçları, günahları nedir bilinmez? Neyin kefaretidir ki bu ebedi üzüntüye mahkumdurlar. Şirk koşmak? Yapmazlar, yapamazlar. Arafın ta kendisidir Eskiler. Çocuklarının halini görüp ölesiye üzüntüyle kavrulurken Tanrıya aşkla taparlar. Tanrı bunu bilir, muhtemelen hoşuna da gider ama çocuklarına kavuşmalarına izin vermez. Belki kıskanıyordur? Kimbilir...
Read more...İki bin bilmem kaç gün olmuş...İkibin küsür gündür temizlikçimiz Yasemin Abla,Ali'sinin arkadasından gün sayıyor. İki bin küsür gün önce ölmüş Ali'si. Kamyon şöförüymüş, trafik kazasında ölmüş. Bugün kaçıncı günü diyorum, hiç teklemeden yapıştırıyor cevabı. 7yıl geçsin bırakacakmış saymayı." Saymıcam guzum valla kafayı yicem artık. " diyor. Geçen gün Ali'sini karşılamak için uykudan uyanıp kapıyı açmış,e haliyle kimse olmayınca dönmüş yatağına yatmış. Nasıl bir hayal kırıklığı yaşadığını düşünsenize. Çok acımasızca yaşadığı.
Lise 2'de kaçmış bizimki Ali'sine. Ali Abi'yi Yasemin Abla'nın babası büyütmüş, okutmuş. "Ben göz koydum Ali'me.O bi' şey yapmadı. Mektubu ben yazdım" diyor işveli işveli. Yasemin Abla, Ali Abi'ye kaçtıktan sonra Yasemin Abla'nın babası çocuğu okutmaya devam etmiş-bu bile ayrı bir tartışma konusu olabilir başlı başına-.Liseyi bitirdikten sonra evlenmişler. Nasıl vefat ettiğini de sorarım bir ara ama çok fazla salça olmak istemiyorum. Vefat ettikten sonra her günü saymış,her gün bıkmadan,usanmadan,teker teker mıhlamış aklına.
Yasemin Abla'nın çilesini gördükten sonra yarak kürek,sikimsonik gönül ilişkileriniz/ilişkilerimize götümle gülüyorum,en azından bunu yapmayı istiyorum. E ama devir değişti artık Aşk bile modernize oldu diyenlerin ağzına tekmeyi geçiresim geliyor.
Aranızdan/aramızdan bazıları bu çağa ait değiliz bence. Geçmişte yaşasak daha mutlu olacakmışız gibi geliyor.
Geleceğe ait planlarınızın bir çoğunun hüsranla sonuçlanacağını bilip de ısrarla peşinden sürüklenmek insanoğlunun yaptığı en acınası aptallıktır abiler ablalar. Bu planlara veya tutkulara diyelim sahip olduğunuz aidiyet o kadar kuvvetli ki bırakın kurtulmayı fikri bile aklınızın ucundan geçmez. Çocukken sizi kızdıran, ezen arkadaşlar gibi sürekli sizi sikerler ama yine götlerinden ayrılmazsınız ya işte o misal. Bir bakmışsınız ona/onlara tutulmanıza sebep olan en ufak bir güzellik veya albeninin peşinden aylar,yıllar geçmiş. Enteresan olan tarafı clasura(portekizcemiydi neydi bu) kısmı,yaptığınız tüm aptallıklara rağmen yine de pişman değilsinizdir ama keşkeler ağza sakız olur. Ahmaklığın sonu yok ki bebetolar. Yaşadığınız paradokslar dağ olmuş tırman tırmanabilirsen.
Bütün bunlar olurken içinde bulunduğunuz hayat ile dingin, sakin, cürretkar, öz güven kusan insanlardan uzak yaşam isteğiniz o kadar çarpışır ki siz bunları düşünürken otuz yaşına gelmişsiniz ve bazı şeyler için çok geçtir artık.
Yukarıda yazılanların bir çoğu ana özleminden yazılıyor bilesiniz. Sizi bilmem ama 11 yıldır ailesinden uzak yaşayan benim gibi tevazuyu hayatının odak noktası yapmaya çalışan bir ana kuzusu için boğulduğum, yorulduğum anlarda anamın dizinin dibi olmak istediğim tek yer. Maalesef aramızda 1400km var ve yakın zamanda da yanına gidebileceğimi sanmıyorum. Bu da demek oluyor ki uzun bir zaman daha huzur denen şeyin yanına yaklaşamayacağım. Acınası...
Yine sizi bilmiyorum ama şu dünyada sevdiklerini kaybetme korkusu beni ağlatabilen tek unsur. İşte sırf bu yüzden 3 aylık halime geri dönmek istiyorum desem çok da abest olmaz. Hem acıdan bihaber olurdum hem de bizim ailenin en Adamı hayatta olurdu, anam da ... siktir edin...
"Sesini duydum,beni çok mutlu etti yavrum..."
Sağından solundan köşe bucağından,nereden tutarsanız tutun bir türlü yatağa tam anlamıyla seremediğiniz yatak çarşafları vardır ya işte benim hayatımın bazı noktaları da tam anlamıyla böyle Ayşe.Sakın yanlış anlama bugünün Pazar olmasıyla yakından uzaktan hiç bir alakası yok bu durumun. Keza halet-i ruhiyemin özetleyiniz desem benden önce atbaşı geçersiniz foto finişi.Bu yüzden söylediklerimi can kulağıyla dinleyiniz ve samimiyetime inanınız lütfen.Başınızı emme basma tulumba gibi sallamanızdan içtenliğime inandığınız sonucunu çıkarıyorum.
Neyse velhasıl-ı kelam insanın hayatında olduramadığı durumlar için B planı olmalı. Hatta daha da ileri gidip B'yi ilerletmeli ve anlamlı bir kelime kurabilecek harfe sahip olacak kadar planı olmalı.Olmalı ki hayattan istediğini almaya çalışırken bu denemelerle aslında istediğinin bu olup olmadığını da sorgulayabilsin.Matematik iyidir. Misal canın elma yemek isterse dolaba bakarsın önce varsa davranır yersin. Yoksa komşudan istersin, yine yoksa manava gidip almaya çalışırsın. Tabi bunun için paran olmalı, paran yoksa çalışıp elma alacak parayı biriktirmelisin.Bütün bu süreç ve planlar arasında istediğinin elma değil aslında muz olduğu kavradığın an artık kişiliğini yenilemiş oluyorsun ki elmanın artık bir önemi kalmıyor hayatında. Nasıl kalmıyor? Şöyleki; içinde bir sızı olup ağzının suyunun akmasına sebep oluyor ama bu kadar çabanın sonunda istediğin tadın muz ile karşılık bulabileceğini bilecek akıl ve dirayete sahip olduğun için manasız enerji kanalizasyonları anlamsızlaşıyor.
VE diyorsun ki elma yerine muz yiyicem olm ben.Muz yoksa da yemicem anasını satayım. Yok yani ekşi boğazımı yakıyor gibi boş bahaneler de bulabilirsin.Bu da mümkün ama boş bahaneler yerine içi dolu beklentilere odaklanmak en mantıklısı Ayşe.
Yine kafanızın zemberekvari hareketinden benle aynı fikirde olmadığınızı anlıyorum ama bu tavrınızın benim için pek de bir önemi yok keza beni şizofreni hastalarından ayıran en harikulade özelliğim sizin varolmadığınızı bilmemdir kuzum. Öpüyorum üzüm gözlerden.
with my all respect
...Çünkü Ali Bey dünya sizin etrafınızda dönüyor. Siz her şeyi çevrenizdekilere endeksleseniz de bencil piçin tekisiniz aslında. İşte bu güzeldi Ayşe. ilk kez sizi bu kadar zıvanadan çıkmış görüyorum. Ne yalan söyleyeyim sizi böyle görmek güzel. Doğrudur. Bencil piçin tekiyim belki ama mevzu bahis ben değilim. hayali bir yoldaşıyla beraber şizofreni sularında yüzen benim için bu gece sizin için çok da hareketli geçmeyecek keza durum farklı. Bu gece başkalarının hikayelerini anlatayım diyorum zira sizin de söylediğiniz gibi bencil bir piç olduğum için bu aralar kalıbıma sığmayacak çocukluklar yaptım sanırım. Pişman değilim ki yapılması gerekiyordu yapıldı der geçer insanoğlu. Dediğim gibi tuvalete girip kaka yaparken bi başkası bulunmuyorsa yanınızda, çok da yanlış bir davranış değil bencillik. It needs to be done der gavurlar. Neyse ne diyordum başkasınız hikayelerini anlatayım bugün. Hazırsan eğer, dinleyeceksen anlatayım. Yoksa boşuna yorma beni. Sanırım şimdilik hikaye dinlemek istemiyorum. O kadar laf ettim,5 dakikadır konuşuyorum şurada,insan nezaketen de olsa dinler. E bravo ne diyeyim. Yordunuz artık Ali Bey, siz kendinizi bir Fil kadar yorgun hissediyorken biz bi' şey diyor muyuz? Biraz anlayın lütfen. Ayrıca kadın ruhundan da gram anlamıyorsunuz. Aman! sizi ben yaratıyorum ve utanmadan beni bana kötülüyorsunuz. Ateistler gibisiniz, nankörsünüz aynı zamanda. Bundan sonra size hikaye mikaye yok. Aslına bakarsanız artık, yani umarım siz de yoksunuz. Ayrıca çok da kabasınız, erkek bozması. Bir sürü insan var hikayelerimi dinleyecek sizin gibi kaba saba insanlara kalmadım ben. Haydin selametle!...
Nasırlı adam oldun mu olmuşsundur. Yani cümle muhteviyatı açısından anlamsız olabilir lakin.Özü nasırdır. Bi' nevi bağışıklık sistemi. Benim öküzden bozma ingilizcemle depends on pıpıl to pıpıl da denebilir ama öyle işte. Ayağın altındaki nasırdan bahsetmiyorum benim öküzden bozma ama içi bir ayı kadar temiz arkadaşlarım. Ornitorenklere de atıf yapmayı istiyorum ama hali hazırda Jumanji kıvamındayız. Uzatmayalım...
Aslında uzatıyorum. Uzatmak çok sevdiğim bi' eylem ama işin boku çıkıyor bazen.
Neyse bu sefer uzatmıcam. Konuşma ağzıyla yazdığım için hoşgörün samimiyeti bozmayalım dedim. Olay P.tesi sabahı görmemeniz gereken fotoğrafları görmenizle başlar. Elbetteki içinizden cızzt bızzt diye pikaçuvari sesler gelir. O konuyla ilgili detaya girmiyorum keza bir çoğunuz biliyor ne kadar içli bi adam olduğumu. Neyse görmemeniz gereken fotoğrafın sizle alakası yoktur belki. Belki vardır. Ama reaksiyon tetiklenmiştir artık. Bir zamanlar huzur aramak için gittiğiniz yerlerin,doğduğunuz,büyüdüğünüz topraklar artık içinizi şekersiz kahve gibi kabartmaktadır. İşte fellas çözümü,cevabı olmayan sorular için doğan adamlar vardır. Ben onlardan biriyim!..
Şimdi izninizi rica ediyorum sevgili Ali,Ayşe,Feride,Nükhet,Hakan ve Balamir. Keza yeterince kendimi yiyip bitiremediğime kanaat getirdim. Bu sabaha kadar iyiyim diyordum 2 gündür. Sabah yine üzerinde sörf yaptığım çürük tahta mortingen şıtraze. İzninizle biraz kendimi yiyeyim. Beyin ve ciğer üzerine yoğunlaşıyorum hardallı yoğurtlu sosla mis gibi oluyor.
Selametle,
Bir insanın kötü anlarında hep yanındaysanız, elinizden geldiğince ödün verdiyseniz . Varınızı yoğunuzu iyileşmesi için harcadıysanız. O insan iyileştiği zaman artık sizi hayatında istemiyorsa eğer siz mi sıkıcısınızdır yoksa başka bir problem mi var?
Misal kullanılmış olabilirsiniz. Sırf o kötü günler geçmesi için sığınılacak bir liman oluvermişsiniz ama ruhunuz uyumuş ve farkına varamamışsınız.
Ya da eski defterlerin kapanması içi arada kaynatılan adam olmanız için seçilmişsinizdir. Sonra mevcut durumları düşünerek hayran olunan adam olmuşsunuzdur ama gözünü ilk açtığınızda farkeder ki siz meğersem balonmuşsunuz.
Veyahut başından beri baba-abi gibi sevilmişsinizdir. Zamanı geldiğinde ise çok saçma sebepleri bahane ederek hasır altı edilmiş de olabilirsiniz.
Şair ne güzel de demiş kafamda deli sorular.Hey gibi Serdar ORtaç ne büyük şairsin. Cevaplarını da bulaydın ya kıl kuyruk. Arıyorum cevap arıyorum.
Şöyle de bir gerçek var ki yaşanılan süreçlerde gram suçunuz olmamasına rağmen siz talepkar oluyorsunuz. God damn it! Elbette üzülen benim. I'm the best üzülen adam of the world.
Ne demiş adam Terkederken de terkedilirken de üzen kadınlar vardır. İşte onlarla baş edemezsiniz.
Selametle
Read more...En son kutunun anahtarını uçurumun kenarından boşluğa bıraktıktan beri çok zaman geçti.Gözlüklerim buğulanmıyor belki artık, yaşadığım yer,hayatımdaki insanlar, alışkanlıklarım, karın ağrılarım, kaygılarım değişse de Selimle Turguta benzeme çabalarım değişmiyor.
Kişinin kendini kandırdığı durumlar için bir B planı olmalı.Keza karşısındaki insan sözlere değil kendi hislerine inanıyorsa bu doğru bir reflekstir.Asıl yanlış olan veya sorunun kaynağı konuşan kişinin sözlerine güvenilmeyecek bi' insan ya da o kişinin gerekli güven ortamını yaratmada başarılı olamadığını gösterir. İnsan burnunun ucunu ne kadar güzel olursa olsun aynaya bakmadan göremez. Göremiyor işte bu durumlarda kişilerden soğuyup soğumadığınızın muhakemesinin asıl sorusu bunca zamandır kendimi mi kandırdım ya da aslında ortada olmayan duyguların peşinden mi gittim? olmalıdır. Çünkü asıl aradığınız o ilişkide ki yangın çıkışıdır. Gerçi kibrit alevine kaçmanız oldukça anlamsız bir o kadar da üzücü olacaktır.Nitekim insanın kalbi acıyor.Ama çektiğiniz acı kimsesin umrunda olmaz orası ayrı konu.
Yine olmadı. emeklerin, tüm çabaların karşılığı toz dumana karıştı. Tek bir hatayla bozuldu yap-bozun tüm parçaları.Bu sefer feci çuvalladım ama abi. Artık büyüdüm, çürük tahtaya basmam derken kötülüğün en dibiyle karşılaştım. İşin garibi kızamıyorum bile.Kıyamıyorum kızmaya.En fazla üzülebiliyorum.Bak onu iyi yapıyorum.Üzülme diyince elime su dökemiyorlar.
E sen diyeceksin oğlum niye bile bile üzülüyorsun diye. İşte o elimde değil abi, insanların hatalarını affetmede,halı altına süpürülen tozlar kadar başarılıyım. Ama o tozlar öyle şımarık çıkıyor ki zaman geliyor ağzıma burnuma giriyor.Nefesimi kesiyor,faranjit nöbetlerinde boğuluyorum. Suçlu elbette benim. Kişi kategorizasyonunu yapmakta ve insanlara aşırı güvenmekle büyük hata yapıyorum.Yapacak bi' şey yok be abi.Sevince çok sorgulayamıyor insan. En çok koyan da karşı tarafın e ben de seviyorum yanılgısı. Kadınların yani genellemeler ne kadar doğru olur bilmem ama kendisinden başka sevdiği herhangi bir unsur yok.Rahminde şekillenen,vücut bulan evladına bir annenin sevgisi kadınların bencilliklerinin boyutunu çok net bir şekilde gösteriyor.Elbetteki hiç biri kabullenmiyor bunu. Uğruna türlü türlü şeyden,kendinizden ödün verdiğiniz kadınlar bile sonunda bencilliklerini su üstüne çıkarıyor.Sözün özü abi bencillikle kötülük aynı ipin cambazı. Dönüp de arkana bakınca en çok üzüldüğüm nokta da işte orada karşıma çıkıyor.Bana annemlerin öğrettiği bir şey vardı ya hani.Sürekli iyi bir adam ol derlerdi.Küçükken aklım ermezdi.Şimdi biraz biraz düşünüyorum ve hak veriyorum.İyi bir adam ol ki mutlu olmaya dair bir umudun olsun.Arkadaşlar bazen kafaya alıyorlar içindeki bu romantiğin kalibresi yüzünden.Olsun.Biliyorlar beni,iyi bi adam olduğumu biliyorlar.Melek olmadığımı ama iyi bir adam olduğumu biliyorlar.Kimbilir sana da söylemişlerdir ama ömrün yetmedi.Ama sen hep iyi bi adamdın,senin için akıtılan gözyaşlarını toplasalar minik göller dolar da taşar be abi. Çok üzülüyorum abi,içindeki kötülük yüzünden tatmin olamayacak,hayatı boyunca mutsuz olacak insanlar var.İnan çok üzülüyorum.Beni üzdükleri için üzülüyorum,mutlu olamayacakları için üzülüyorum,nasıl sevildiklerinin farkında olmadıkları için, hayatları boyunca bir daha bu kadar sevilemeyecekleri için üzülüyorum.
O kadar yorgunum ki daimi Fil Yorgunluğu, yanında vız gelip tırıs gidiyor. Yorgunluktan gözlerim küçüldü. Kurbağa göz küçüldü küçüldü fındık oldu. Kendimi fındık gözlü sanıyorum yeminle! Fındık kadar oldu ya göremiyorum da. Görsem bi' sike yaramıyor. Her türlü ters köşeye yattığım için. Ha deve gibi ha hamsi gibi görmüşsün hiç bir önemi yok. Ama çok yorgunum olm öyle böyle değil. İnsan yorgunluktan ölebilir mi? At mıyız sanki? At olmasak sakın! At gibi koştur koştur dur. Yırt kıçını, at gibi. Nalların götünü dövsün sonra git yorgunluktan çatla,nefessiz kal! Yapılır mı lan at gibi asil hayvana. Abi At gibi yorgunum,kalıcam yığılcam yere çatlıcam ortadan.N'olur bi' yol yordam!Bi' İzahat lütfen!
Mevcut oyunlar üzerinden oynayalım dediğim zaman dinlemedin beni Ayşe ama senin istediğin şekilde de bir cacığa benzemedi. Ali Bey,yine elmalarla armutları karıştırıyorsunuz. Ben sen yoktu ya hani aramızda.Ne çabuk unuttunuz.Doğru haklısın Ayşe.Yine kendi kendime yedim bu boku.Dolayısıyla bi' tarafıma giren şemsiyelerin hesabını eşe dosta sormamam gerek. Yine metroya binsek mi Ayşe? Belki operatör yine dalar Körfeze.İki istavrit görür neşelenirdik. Bu mevsimde de bol olur hani. Kim bilir bi' kaç tanesi atlayıverir güverteye,rakıya arkadaşlık eder? Olmaz mı? Ali Bey,metroda güvertenin ne işi var? Ya anlayın işte. Metroyu vapura bağlamışlar. Hem 1 saat içersinde aktarma yapınca para vermiyormuşuz. İyice pintileştiniz Ali Bey. Özür dilerim. Ama ana fikri anladınız sanırım.Metro,vapur,rakı,balık belki Ayvalık. Olmaz mı?Bence bal gibi de olur.Hem bu mevsimde bomboştur oralar. Sessiz,sakin,yalnız...Ali Bey siz hep yalnızsınız! Size de bir şeyler olmuş Ayşe.Hiç bu kadar kırıcı görmemiştim sizi.Yine elma armut meselesi Ali Bey.Ben sizim,siz ben.N'olur suçlamayın beni.Tamam tamam. dünyanın en bilgiç,ukala kadını olarak literatüre gireceksin, az kaldı.Teşekkürler.Ukala!
Hayatımın herhangi bir evresinde yolunda giden bir şey oldu mu mutlaka sekteye uğrayacaktır. Damarlarımda kan değil, kasvet dolaşıyor sanki.
Bi' de insan sinirlenince kendini yiyeceğine 31 çekse daha zararsız olur bence. bi' nevi kavga sonrası sevişme gibi.
O kadar çaba bir sike yaramıyor...
© Blogger template Brownium by Ourblogtemplates.com 2009
Back to TOP