Fil Yorgunluğu

iş bu sözleşme ile potansiyelinizin kısıtlı olmasına bakmaksızın yazma,çizme hususundaki ısrarlarınızı görüp, bunu nüktedanlığın sınırlarına vurarak hem acıma hem saygıyla karşılayıp-yedim ama beğenmedim- akabinde gösterrmiş olduğunuz çabalardan ötürü ve/veya ornitorenklerin evcilleştirilmesi hususundaki çabalarınıza istinaden, yetkin bir mühendis olma yolundaki çablarınızı hoşgörüyor ama yazmanın çizmenin size bir arpa boyu kadar yarar sağlamayacağı TC 1545 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle belirlenmiş olup, gereğinin yine şahsın kendi tarafından yapılması uygun görülmüştür.

İmza
Devletlü Padişahım Çok Yaşa Kayı Boyu

Paraf
Bat dünya bat. Şarkısı kaldı yarıda, aklı kaldı karıda. Sebep olanın ocağı batsın.

Metaforik zorunluluk

11 Nisan 2009 Cumartesi


Metafor: Bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlar.

kaynak:wiki(iki kere miki tilki ...)


Güzel ya da değil, yorucu ya da aksine katalize edici, tesadüfi ya da amor fati'ci günler! nerden başlayacaığını bilmeden, sağım sarmısak solum soğan demeden atıldım yola. Bakamadım arkamda neler var, baksam başıma neler geleceğini biliyordum kuşkusuz ki pembe resmedilecek durumlar söz konusu değil zaten. Hattı zatında pembe çok sikindirik bir renktir. Yürümek açar bünyeyi ya, beyine daha fazla oksijen, algı açılması, alnının ortasında çıkan sivilceyi 3.göz sanmalar vs vs. Ekzektıra diyor ecnebiler. Olsun varsın diyiversinler biz amacımızdan sapmayalım. Doğru yoldan devam-parti sloganı tandansı cümleleri en son "Gözün aydın Türkiye ak güvercin geliyor" zamanında bırakmıştım halbuki. Zihnin açılması ki günlük hayat için söz konusu olduğunda canını sıkar insanın, detaya daha fazla saplanır, karar mekanizmaları yavaşlar, arada kalmışlıklar çok olur ki bu sürecin sonunda da kaçınılmaz bir yanlış karar verme süreci yaşanır. Günlük yaşam söz konusu olunca basit yaşamalı diyor Montaigne. Tüm kalbimle katılıyorum, detayların arasında boğulurken 4 IQ potansiyeli olan insanlar bir yerden yakalıyor hayatı. Yine istemeden saptım asıl anlatmaya çalıştığımdan, aslında tam da budur. Şekil 1a gibi hissediyorum kendimi. 1 ben, a ise göbeğimi temsil ediyor.
Adım Hıdır thats the way i said budur azizim! Bir şeyi anlatırken herşeyi anlatmaya çalışmak. Başaramıyorum, öze inmeyi beceremiyor vücud-u beşer. Herşeyi istiyorum, kağıda, dilime, mimiklerime dökülsün. Anlatayım tüm kafamdakileri, herşeyi sunayım, a'dan z'ye. ne var ne yok anlatayım. O halimi sevsin ya da nefret etsin. Ama anlatabileyim...Anlık, haftalık, aylık belli bir zamana indirgenmesin. "Tamam ben buyum" dediğim zaman karşımdaki sanırım senle yapamayacağız ya da aradığım yaratık sensin be adam diyebilsin. Sabretsin ama sabredebilsin! Hoşgörsün, kafamdakileri, anlatabileceklerimi umut etsin. Ya tutundukları kişiler,kavramlar,alışkanlıklar arzu ettikleri dünyanın bir aldatmacasıysa...
Epeyi yürümüşüm, ayaklarım ağırmadı ama bi' yorgunluk var üzerimde. Sebebi bazılarına çok aşikar geliyor ama hep saklamaya çalışıyorum. Gizliyorum, başka oyuncaklar sunuyorum çevreme. Eğlendiriyorum çoğu zaman, kısmen de olsa sinir ediyorum insanları. Umurumda mı? Elbetteki umrumda, nasıl soyutlayabilir ki insan kendini çevresinden? O kadar tutucu olabileceğimi sanmıyorum.
Gizlediğim yanlışın hemen ensemdeki nefesini hissediyorum. Korkutucu olmaktan ziyade rahatlatıcı ama aynı zamanda irite ediyor, hem amber kokup hem midemi bulandırıyor. Sağ elimi yumruk yapıyorum arada, içinde anahtar varmışcasına. Kutunun anahtarını yamaçtan aşağı atalı çok ama çok uzun zaman oldu. Bir sürü nehirde yıkandım, aklandım, paklandım. Ama o gölge hep arkamda! Uzun bir süre kıçımdan ayrılacağını da sanmıyorum ya neyse. Zamanın belirsizliği ne kadar da yoruyor insanı...

p.s. "İçindekileri anlatamamışsın, bunun cezasını da ss çekmişsin" dedi geçen arkadaş. Alnının çatından öpüyorum.

Read more...

Bahar geldi yazısı...

8 Nisan 2009 Çarşamba


Afedersin bana mı geldi? Her sene gerçekleşen bi' rutin, niye taklacı güvercin moduna giriyoruz ki, anlamadım?



Maaşlar geç yatacakmış! Olsun be hacım Bahar geldi, Obama Başkan Fenerbahze Sampiyon!



Read more...

Üzüm gözlüm Gilbert, Arnie nerde ayıptır sorması?

1 Nisan 2009 Çarşamba


What's eating gilbert grape?(1993)

Önceden yazdım diye hatırlıyorum ama bugün tekrar izledim ve yine hayran oldum film ekibine(makyözünden tut prodüktörüne )

neyse! sittir edip açıp dallıyoruz budağa, çapağa salıyoruz kendimizi. Filmin yönetmeni Lasse Hallström, bunun haricinde herhangi bir filmi yok izlediğim. bu da benim cehaletim, olsun varsın. Vurucu noktaların ilkiyle burda muhattap oluyoruz keza adam iyi bir yönetmen olmasa elindeki genç kadrodan bu kadar şahane bir yapı kuramazdı. Oyuncu kadrosu tanıdık ama henüz toylar. Bu da daha cazip yapıyor olayı.

film sessiz sakin tekdüze bir emerikın kasabasında, zeka geriliği bulunan kardeşi Arnie'ye bakmakla sorumlu Gilbert'ın hikayesi etrafında gelişiyor. Kasabaya gelen güzel karavancı ablanında olaya dahil olmasıyla beraber 1 haftalık bir heyecan silsilesine giriyor Gilbert efendi. Bu çocuğun kimi kimsesi yok mu peki? zavallı Arniecağızın babası intihar etmiş, annesi ise 250 kiloluk bir obez, yani zaten hayatı zor olan insanların, Arnie ile beraber iyice sabır testlerine gark olması. Sabır taşı olsa çatlar yarebbim demesi çerçevesinde gelişiyor.

VE evet asıl nakavta sebebiyet veren bölüm burası legen "veyteminıt" derii, Gilbert rolünde Johnny Depp( tam anlamıyla Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanının sonuna yerleştirdiği Tutunamayanlar Ansiklopedisinde yer edecek bir karakterin fazlasıyla üstünden geliyor)

Juliett Lewis(karavan abla, 1 haftalık kaçamağını uzun vadeli düzeyli bir ilişki ile süslemeye çalışan çok ama çok ama çok güzel bir kadın, ama güzelliği şirin mizacının yanında tuzla buz oluyor vs...)

ve efenim, benim bu filmi izleyene kadar kendisinden nefret ettiğim, adını duymaktan hoşlanmadığım nev-i şahsına münasır insan Leonardo DiCaprio(Arnie; henüz 18ine yeni girmeye çalışan ama zeka yaşı 4 ü geçemeyen bir çocuk ki bu düzeyde bir oyunculuk performansı göstermesi afedersiniz beni bir göt etti,anlatamam!, hassiktir diyorsunuz, filmde sürekli arnie'ye odaklanıyorsunuz- belki filmin bütünlüğü açısından zararlı ama adamı izlemek zevk veriyor insana)

oyunculuk açısından kesin bir tatmin söz konusu, üzerinde tartışma göstermeyecek kadar kesin bir seviyeye sahip.
O yıl birkaç dalda oscar, golden globe ve türevlerine aday gösterilmiş film ve kadrosu. Şaşırtıcıdır ki O yıl yardımcı erkek rolüne aday gösterilen leonardo abimiz, The Fugitive(kaçak sanırım) de tommy lee jones'a kaybetmiş(bir başka o daha genç, sonra veririz bi ara oskarı davası. bkz edward norton american history x)

neyse çok dağılmadan toparlamak lazım. Senaryo sahibi abiyi de araştırdım, elle tutulur gözle görülür başka bi cacığı yok. Peter Hedges, kendisini isteyenler takip edebilir. Filmin imdb notu 7.7, çok tatmınkar değil bence. Gerçi çok yüzeysel bir ölçüdür, arap atı kıvamına sokmamak lazım değil mi?

Son not: Eğer bu tavsiyemi dinleyipte izlerseniz, son sahne için dualarınızı bekliyorum.

-Say thank you, Gilbert!Thank you!

Read more...

  © Blogger template Brownium by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP