Fil Yorgunluğu

iş bu sözleşme ile potansiyelinizin kısıtlı olmasına bakmaksızın yazma,çizme hususundaki ısrarlarınızı görüp, bunu nüktedanlığın sınırlarına vurarak hem acıma hem saygıyla karşılayıp-yedim ama beğenmedim- akabinde gösterrmiş olduğunuz çabalardan ötürü ve/veya ornitorenklerin evcilleştirilmesi hususundaki çabalarınıza istinaden, yetkin bir mühendis olma yolundaki çablarınızı hoşgörüyor ama yazmanın çizmenin size bir arpa boyu kadar yarar sağlamayacağı TC 1545 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle belirlenmiş olup, gereğinin yine şahsın kendi tarafından yapılması uygun görülmüştür.

İmza
Devletlü Padişahım Çok Yaşa Kayı Boyu

Paraf
Bat dünya bat. Şarkısı kaldı yarıda, aklı kaldı karıda. Sebep olanın ocağı batsın.

I. Mektup

2 Eylül 2012 Pazar

Söylenmemiş söz yoktur derler büyük büyük adamlar veya yaşanmamış hayatlar. Hepsi birbirinin aynısı hepsi aynı bokun püsküllüsü. İşte buna takılmayan insan mutludur. Çok fazla sorgulamadan yaşar hayatını.Etliye sütlüye karışmadan, mutlu muyum sorusunu bile sormadan yaşar hayatını ki bu noktada o insan olmuştur. Var olan tekdüze rutin hayatımı bu sorgusuz hayat ile değiştirmek için neler verirdim. Neler verirdim? Aslına bakarsanız pek bir şey yok bana ait bu hayatta. Tek gözünü kaybetmiş dünyanın en yaşlı kedisi, çok da iç açıcı durumda olmayan tek odalı bir ev ve babamdan bana kalan kitaplar. Başıma ne geliyorsa onlar yüzünden zaten. Her bir kitabı defalarca okudum. Kitaptan ziyade defter gibiler zaten. Tüm o karalamalar, alınan notlar, notların üstündeki limon kolonyasına ait damlalar. Babamın kitapları haricinde kitap okumadım. Babam? Kaç yıl oldu baba bizi terkedeli? Hep Selim-Turgut ikilisi yüzünden. Yoksa annemi ve beni terketmesi için bir sebep yoktu. Öyle ya bi' insan 6 yaşında oğlundan neden kaçar ki? Sesini bile unuttum. İnsanın sevdiklerinin sesini hatırlamaması kadar korkunç ne olabilir ki şu hayatta? Sen gittikten sonra annem kepenkleri indirmese de her terk edilen kadın gibi üşümeye başladı. Nerede yaşadığınızın önemi yok. Annem adını bilmediğim sıcaklığın -40C dereceye kadar düştüğü buzulların ortasında uyumayı bekliyordu artık. Ben uyuma dedikçe gülümsüyordu ama biliyordum aslında uyumaktan nefret etse de kaçınılmaz sonun o olduğunun. Sen uyuduğun da gülümseme yoktu suratında. Acı, öfke, nefret, hiç biri yoktu.Sadece uyudu. Tepki vermeden, çok da sorgulamadan, nötr, ifadesiz bir şekilde kapadı gözlerini uykuya. Keşke kaşlarını çatsaydı biraz. Kaşlarını çatınca çok güzel olurdu annem, kadın olurdu, herkesin hayran olacağı, korkulacak bir kadın. Ben korkmazdım ama. Bana kıyamazdı. Keşke bana da çatabilseydin kaşlarını, öyle uyusaydı bile kabulümdü. Öylece uyudu. Dümdüz. Ve ben yaşım olmuş otuzbilmemkaç, ben annemin sesini hatırlayamıyorum. Hep babamın kitapları yüzünden. Selim ve Turgut sağ olsun kalbim nasır kaplı. Tüm suçu tabi onlara yüklemiyorum. Ben de onlar kadar suçluyum. Sesinizi unuttum ama bilerek olmadı. Üzgünüm. Affedersiniz umarım beni. N'olur affedin. Sanmayın ki hatırlamak için çaba göstermiyorum. Zaman zaman-çok sık değil kabul ediyorum- çalışıyorum. Nasıldı acaba diye soruyorum. Tamam belki çok çaba göstermiyorum ama tamamen unutmuş değilim sizi. Özür dilerim. N'olur affedin! İşe gitmem lazım. Daha traş olucam.  Hoşçakalın.




Sizi seven oğlunuz





0 yorum:

Yorum Gönder

  © Blogger template Brownium by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP