Fil Yorgunluğu

iş bu sözleşme ile potansiyelinizin kısıtlı olmasına bakmaksızın yazma,çizme hususundaki ısrarlarınızı görüp, bunu nüktedanlığın sınırlarına vurarak hem acıma hem saygıyla karşılayıp-yedim ama beğenmedim- akabinde gösterrmiş olduğunuz çabalardan ötürü ve/veya ornitorenklerin evcilleştirilmesi hususundaki çabalarınıza istinaden, yetkin bir mühendis olma yolundaki çablarınızı hoşgörüyor ama yazmanın çizmenin size bir arpa boyu kadar yarar sağlamayacağı TC 1545 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle belirlenmiş olup, gereğinin yine şahsın kendi tarafından yapılması uygun görülmüştür.

İmza
Devletlü Padişahım Çok Yaşa Kayı Boyu

Paraf
Bat dünya bat. Şarkısı kaldı yarıda, aklı kaldı karıda. Sebep olanın ocağı batsın.

Şarap ağlıyorduk

15 Ekim 2011 Cumartesi

İçten içe çatırdıyorum. Öyle ki çatırdama seslerinden kuşları duymaz oldum. Sanırım onlar da rahatsız seslerden. Artık evlerinin rahatlığı yok kollarımda. Renkleri soluyor, giderek grileşiyorlar. Halbuki ben gençken ne güzeldi her şey. Kırmızı kırmızı parlardı her biri güneşin altında. Kaçışları da olurdu ama asıl beni görmeye gelirlerdi. Elleri de boş olmazdı hem. Derdimi, tasamı kusacağım tüm kutuları taşırlardı. Onlar boş getirirdi ben şarapla doldururdum. Şarabı çok sevdiğimden değil, buralar eskiden üzüm bağıymış ona istinaden ne zaman üzülsem, ağlasam şarap akar damarlarımdan. Tüm vücudumu dolaşır, gözlerimden boşalır. Kuşlar da kıyamaz bana, doldururlar kutuları ve giderler. Başka birinin derdine derman olmak için. Şarapla yıkar, şaraba boyarlar her şeyi. Şehir kan değil şarap ağlar. Evler, ağaçlar, insanlar ve hatta hayvanlar kırmızı değil bordoya boyanır. Şehir bordoya büründükçe kuşlar kan kırmızı olur. Ağlayan, zırlayan, acı çekenler kuşlara tapar; Kırmızı, kızıl, kan kızılı kuşlara. Çok tanrılı, tek temalı din! Acıyın, kanayın, siz kanadıkça başkaları susayacak . Ademoğluna susamayı biz öğrettik, her canlı eninde sonunda susayacak ve kanı tadacaktır. Orni. Kaide 35/14


Eskidendi bunların hepsi. Eskidendi tanrıların hükmü. Şimdi kendi kıçını kurtarmaya çalışıyor dünya. Kuşları tanımıyor, onları görmezden geliyor. Bunu anlayan kuşlar ise soluyor. Onlar soldukça ben kuruyorum. Onlar solarsa ben de kururum ki! Göbeğimiz beraber kesilmedi ama onlarsız uçamam. Köklerim o kadar derin ki nefes alamam. Gerçi artık gelmiyorlar. Yani nefes alamıyorum. Ulaşamıyorum güneşe. E böyle olunca kurumam normal değil mi? Uzaktan görebiliyorum. Hepsi kızıl kızıl ağlıyor. Yere düşen her gözyaşı çoraklaştırıyor toprağı. Toprak yoksa ben de yokum!


İnsanlar eskiden şaraplarla birbirine yardım ederken şimdi kendi kanlarında boğuluyorlar. Boğuldukça aynı yalan söyleniyor. Ama kimse yalanı dillendiremiyor. İnsanlar hatta hayvanlar bile yalan söylüyor artık. Ben bu mahallenin çomarıyım diyen köpeğe bile inanmayacaksın bu devirde. Çağ o kadar hızlıymış ki insanların birbirini görmezden gelmesi normalmiş. Bunu gören hayvanlar da bağımsızlıklarını ilan etmişler. Artık istedikleri kadar yalan söyleyebilirlermiş. İstedikleri neyse onu yapma özgürlükleri varmış. İster adam ister hayvan öldürür, hırsızlık yapar, hatta kinayeli laf bile sokabilir, yarım ağız gülebilirlermiş. Hepsi buymuş, artık özgürmüşler. İnsanların pek umursayacağını zannetmiyorum. Hem çok da umurumda değil…

0 yorum:

Yorum Gönder

  © Blogger template Brownium by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP