Fil Yorgunluğu

iş bu sözleşme ile potansiyelinizin kısıtlı olmasına bakmaksızın yazma,çizme hususundaki ısrarlarınızı görüp, bunu nüktedanlığın sınırlarına vurarak hem acıma hem saygıyla karşılayıp-yedim ama beğenmedim- akabinde gösterrmiş olduğunuz çabalardan ötürü ve/veya ornitorenklerin evcilleştirilmesi hususundaki çabalarınıza istinaden, yetkin bir mühendis olma yolundaki çablarınızı hoşgörüyor ama yazmanın çizmenin size bir arpa boyu kadar yarar sağlamayacağı TC 1545 sayılı kanun hükmünde kararnamesiyle belirlenmiş olup, gereğinin yine şahsın kendi tarafından yapılması uygun görülmüştür.

İmza
Devletlü Padişahım Çok Yaşa Kayı Boyu

Paraf
Bat dünya bat. Şarkısı kaldı yarıda, aklı kaldı karıda. Sebep olanın ocağı batsın.

There is still hope...

3 Mayıs 2009 Pazar


Sorularla başlayan metinlerin içeriği ile alakalı şüphe duyarım. Şişirme gibi gelir. Çerçevesiz bir yazıya sınırlar çizilmesi hoşuma gitmez. Yönlendirilen, dikte edilen yazılardan korkarım ki çok da haklı olduğumu düşünüyorum; yazarın ne düşündüğünden ziyade benim metinden ne aldığım önemlidir. Çapımın ne olduğunu bilir, ona göre hülyalara dalarım. Fazlasını beklemem, isterim belki ama bu beklentinin içine girmem. Bir arkadaşa bakıp hemen çıkarım. Haddini bilen bi' adamım, yeteneklerinin sınırlı olduğunu, iki s.kindirik cümle karalayınca dostoyevski moduna girmem-hoş ortak yanlarımız çok var ya neyse :) - mütevazilik mayamda var. mütemadiyen fermente ediyor kendini, arada sırada alkol ve gaz çıkartıyor; ego tatmin ediliyor akabinde ise öze dönüş; tevazu, çapsal optimizasyonlar vs vs.

Şu sıralar arayışta olan, ne aradığını bilmeyen, bulduğunda tatmin olacağından şüphe duyan, eksik taşların yerine oturmasını bekleyen ama bu madeni nerde veya nasıl bulacağını bilmeyen insanların-ki O.Atay'ın Tutunamayanlar'ı sırf bu insanlar için yazılmıştır; en azından umudum o yönde- sürekli kendisine yönelttiği ama bir türlü yanıtını alamadığı sorular sürekli gözlüğümün 4-5cm üzerinde uçuşuyor. Arada bakıyorum, takip etmeye çalışıyorum. Pufff! ninca gibi kayboluyorlar ortadan, geride bıraktıkları gri duman da cabası. Dissatisfaction; hangisi olmamakla beraber bi' filmde rastlamıştım bu tabire. Ziyneb insanı "aaa, benim zamazingo la bu demişti."- ziyneb kızımız bu kadar kaba değil elbette, ara sıra basıyor küfürü, hiç eşmeyelim o konuyu. Velhasıl-ı kelam ben diyorum ki acaba bende de bu b.ktan mı var? Yoksa pipirik mi yapıyorum. Cevabını elbetteki bilmiyorum...

Tutunamayan Selim Işık;


Gerçekmişcesine bağlandım adama, aslında hem Turgut Özben'e hem Selim'e. Birbirini tamamlıyorlar gibi geliyor. Gözlem, analiz vb. değil, istek, olmasını arzu ettiğim sanırım bu. Selim ölmeseydi de Turgut'la beraber kaybolsaydı. Basmane Garında mola verseler, telefon çaksalardı akabinde; "Padewan! geldik biz, fazla kent kartın varsa versene be hacı!"


There is still hope...

Ummak, bazen o kadar güç oluyor ki kafa patlatmaktan nefes alamıyorum.
Anyway,there is still hope...

1 yorum:

Yorum Gönder

  © Blogger template Brownium by Ourblogtemplates.com 2009

Back to TOP